Bugun...


Satranç Köşesi

facebook-paylas
Maç Öncesiİ ve Maç anında Sporcuların Rutinleri!
Tarih: 10-05-2024 14:33:00 Güncelleme: 10-05-2024 14:54:00


Geçtiğimiz haftalarda ‘The World of Hans Zimmer’ konserine gittim. Konser gerçekten beklentimin de üstünde gayet keyifliydi. İlk başta Hans Zimmer’ın kendisinin gelmeyeceğini öğrendiğimde bir hayal kırıklığı yaşamış olsam da konserin başlamasıyla 16000 kişilik çok amaçlı ancak daha çok konserler için kullanılan salonu Wiener Stadhalle’nin ambiyansı, ışıklandırma, sahne gösterileri ve ses sistemi gerçekten inanılmazdı. Bu konsere ısrarla gitmemin en önemli sebeplerinden biri yıllarca maç önceleri ve önemli sınavlarımın hemen öncesinde konsantrasyonumu ve motivasyonumu sağlamak için Hans Zimmer’ın bilinen film müziklerini dinlemiş olmamdı. Bu adeta benim için adeta borç ödemek gibi bir hissiyattı. Evet, senden yıllarca karşılıksız fayda sağladım, şimdi sen benim yaşadığım yere geldin ve ben de senin konserine gitmeliyim   

Bu tıpkı, satrançta sürekli Chessbase üzerinde kullandığım kitapların orijinalini almak gibi bir sorumluluktu benim için. Tabi bu konser de benim için bu yazının ilham kaynağı oldu.  

Her sporcunun müsabaka öncesi sporcuların belli hazırlık süreçleri vardır. Özellikle tam da hemen maç öncesinde tüm teknik ve taktik hazırlıkların bittiği anda artık sadece mental olarak o ana hazır olmanız gerekir. Tabi işin gerçeği, bu mental hazırlık aslında çok karmaşık ve maçın çok daha öncesinde antrenmanlarla birlikte devam etmesi gereken bir süreç. Ancak bizim yazımızın konusu tam da hemen maç öncesi ve maç içindeki rutinler olduğu için sadece buralardaki anlara odaklanacağım. Aristo’nun söylediği sanılan, ancak gerçekte William Durant tarafından yazılan ‘Felsefenin Hikayesi’ kitabında Aristo ile ilgili kısımda yazmış olduğu ‘Biz, tekrar yaptığımız şeyleriz, demek ki mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.’ cümlesi bu rutinlere felsefi açıdan bakış açımızı geliştirmemiz anlamında değerlidir. Şimdi ünlü sporcuların sahaya çıkmadan önce, çıktıktan sonra ve maç anındaki bilinen örneklere bakalım:  Tabi ki maç öncesi ve maç içindeki boşluklardaki rutinlerini düşündüğümüzde akla ilk gelen sporcu şüphesiz birçok Grand Slam kazanan maçlarını enfes bir coşku ve enerjiyle oynayan ünlü tenisçi Rafael Nadal. Tenis ile son yıllarda çekilen her belgeselde kolaylıkla gözlemleyebileceğiniz daha korta çıkarken koridorda yaptığı hareketler. Korta çıkarken her zaman elinde raketiyle çıkması ve her maçta kafasında gördüğümüz bandanası ile yaptıkları. Ve tabi birçok ünlü rakibinin defalarca tiye aldığı her servis öncesi bitmek bilmeyen rutinleri. Önce şortunu düzeltir, ardından önce sol omzuna ardından sağ omzuna dokunur ve sonunda saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp burnuna ve yanaklarına dokunur. Tabi Nadal ve rutinler üzerinde konuşuyorsak su içtikten sonra şişelerini özenerek geri koyma ritüeli. ‘Evet rutin ve ritüel arasında her zaman tam olarak anlamlandıramadığım bir fark var. Ancak su şişeleri ile ilgili yaptığına ritüel demek bana daha mantıklı geldi.’ Günlük rutinlerinin dışında, maç öncesi ve maç anındaki farklı rutinleriyle bilinen birçok Ballon d’Or sahibi yeteneğinden çok azmi ve aşırı çalışmasıyla bilinen ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo, hava sıcaklığından bağımsız olarak her zaman uzun kollu forma giyer ve sahaya en son çıkmaya özen gösterir. Ama onu diğer futbolculardan ayıran en önemli rutini ise frikik anıdır. Her zaman toptan 5 adım geriye gider, bacaklarını açar ve nefes verir. Basketbol denilince akla ilk gelen, kazanmak için yaşayan ve en kritik anlarda topun onda olmasını isteyeceğimiz gelmiş geçmiş en önemli basketbolcu Micheal Jordan ise bir röportajında maç öncesi önce kendini arındırmak için maç dışı şeyler düşündüğünü, ardından takım arkadaşları ile şakalaştığını ve sonrasında da müzik dinlediğini söylüyor. Maç anı geldiğinde ise kendisiyle olumlu şekilde konuşarak en iyisi olduğunu göstermek ve kanıtlamak için sahaya çıktığını söylüyor. Tabi basketbola değinmişken serbest atışı öncesi rutinleri üzerine kitap yazılması gereken ayrı bir konu bence. Ve tabi son örneğimiz de satrançtan olacak. Geçtiğimiz haftalarda Kanada’da oynanan Dünya Şampiyonu Ding Liren’in rakibi olmak için Adaylar Turnuvası’nda mücadele eden sporculardan Vidit Gujrathi maçın hemen öncesinde meditasyon yaparak maça başlıyor. Tabi Vidit’in masa başında özellikle zaman sıkışmasındaki vücut dilini okursak heyecanlı bir karakter olduğunu, içinde ne fırtınalar koptuğunu basitçe gözlemleyebiliriz. Bu tarz bir sporcu için maç öncesi meditasyon yapması bu sebeplerden dolayı gayet mantıklı gözüküyor. 

Bu rutinlerin iyisi, kötüsü, doğrusu ya da yanlışı olmaz. Çünkü her sporcu tıpkı parmak izi gibi farklı kişilik özelliklerine, davranış örüntülerine ve duygusal durumlara sahiptir. Bu, maç öncesi ve spora göre değişkenlik gösteren maç anındaki kritik zamanlarda yapılan rutinler ve içsel konuşmalar bazen motivasyonu sağlamak, bazen konsantrasyonu arttırmak ya da stres seviyesini düzenlemek için olabilir. Spor psikolojisi üzerine belki de en yanlış bilinen durumlardan biri de stres seviyesi üzerinedir. Eski teoriler stresin ne çok az ne de çok fazla olmasını bize öğütler. Yani stres seviyesi çok düşükse bu uyku durumu ya da umursamazlığa neden olduğu, aşırı olması ise sporcunun normal yapacağı şeyleri bile aşırı heyecandan yapamayacağına sebep olduğu düşünülürdü. Ancak günümüzde genel sabit olması gereken bir stres seviyesi olmadığına, bunun sporun ya da sporcunun karakterine göre olması gerektiğini söyler. Örneğin; bir Rugby sporcusunun maçtan önce stres seviyesini minimuma düşürmesi ne kadar ilginç geliyorsa, bir okçunun da stres seviyesini maksimuma getirmeye çabalaması o kadar gariptir. Tabi spordan bağımsız olarak sporculara odaklandığımızda her sporcunun kendine göre en iyi performansını sergilediği stres seviyesi ve duygu durumu farklıdır. Buradaki en önemli önerim, bu duruma pragmatik bir bakış açısıyla yaklaşmak. Yani hangi stres seviyesi ve duygusal durum sizde işe yarıyorsa onu yapın. Tabi bunun için önce kendinizi çok iyi tanımanız, kendinizi objektif bir şekilde gözlemlemeniz ve üzerine ciddi bir şekilde geriye dönerek düşünmeniz gerekir. Mesela ben yıllarca gerek sınavlardaki gerek maçlardaki önemli anlarda heyecanlandığım zaman kendimi sakinleştirmeye, derin nefes alıp vermeye ve su içmeye çalıştım. Ancak yıllar sonra fark ettim ki hayatta en başarılı olduğum anlar hep aşırı stresli olduğum ve sakinleşemediğim anlardı. Yani kendi içimde yıllarca çok yanlış ve benim için hiçbir işe yaramayan bir strateji uygulamışım.  

Sonuç olarak, maç öncesi mental hazırlık sürecinde, herkese iyi hissettiren davranışlar olur. Kimisi müzik dinlemeyi, kimisi kitap okumayı, kimisi sevdiği biriyle konuşmayı ve kimisi de hiçbir şey yapmadan sadece hayal kurarak maça konsantrasyonunu sağlar. Bazısı ise uğura ya da şansa inanmamasına rağmen kendini iyi hissetmek için belli bir kıyafet ya da eşya alabilir. Bunların mantıklı bir açıklaması olmasından ziyade bizi nasıl hissettirdiği, müsabaka anına bakış açımızı ve duygu durumumuzu nasıl etkilediği önemlidir. Maç anında ise sporun bize izin verdiği ölçüde duruma göre rutin geliştirebiliriz. Bir diğer seçenek ise birçok sporcunun da yapmadığı hiçbir şey yapmamak 

Deniz Seyhanoğlu



Bu yazı 95 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA
YUKARI