Sancaktepe escort Zeytinburnu escort Antalya escort Ankara escort Avrupa yakası escort Denizli escort Kocaeli escort Merter escort Nişantaşo escort Levent escort Çapa escort Etiler escort Mecidiyeköy escort Taksim escort Beşiktaş escort Bakırköy escort Bahçeşehir escort Esenyurt escort Avcılar escort Avrupa yakası escort bayan Beykoz escort Üsküdar escort Göztepe escort Erenköy escort Suadiye escort Kurtköy escort Tuzla escort Bostancı escort Ümraniye escort Pendik escort Kadıköy escort Kartal escort Ataşehir escort Anadolu yakası escort Bodrum escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Gaziantep escort Eskişehir escort Ankara escort İstanbul escort Kayseri escort Adana escort Şirinevler escort Halkalı escort Marmaris escort Fethiye escort Sarıyer escort Maltepe escort Fatih escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Başakşehir escort Ataköy escort Alanya escort Samsun escort Muğla escort İzmir escort Diyarbakır escort Bursa escort Antalya escort İstanbul escort Göztepe escort Gaziantep escort Adana escort Adana escort Anadolu yakası escort Ankara escort İstanbul escort Ataşehir escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bağcılar escort Bahçeşehir escort Bahçeşehir escort Beşiktaş escort Beykoz escort Bodrum escort Bostancı escort Bursa escort Eskişehir escort Gaziosmanpaşa escort Kadıköy escort Kartal escort Kocaeli escort Konya escort Konya escort Konya escort bayan Malatya escort Pendik escort Şirinevler escort Taksim escort Ümraniye escort Adana escort Antalya escort Bursa escort İzmir escort Bodrum escort Eskişehir escort Konya escort İzmir escort Beylikdüzü escort Kayseri escort İzmir escort Pendik escort Eskişehir escort İstanbul escort escort Fatih escort Antalya escort escort bayan Samsun escort İstanbul escort Bursa escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort Antalya escortlar Adana escort Bursa escort İzmir escort Diyarbakır escort Maltepe escort Çekmeköy escort Beylikdüzü escort Şirinevler escort Ataköy escort Halkalı escort İstanbul escort Şişli escort Kayseri escort Antalya escort Mersin escort Mersin escort Mersin escort Şişli escort Mersin escort Kayseri escort

Bugun...


Briç Köşesi

facebook-paylas
Kadınlar Turnuva Satrancında Neden Erkekler Kadar Başarılı Değiller?
Tarih: 31-01-2022 13:39:00 Güncelleme: 31-01-2022 13:39:00


Kadınlar ve erkekler zekâ gerektiren her alanda başabaş rekâbet içinde olabiliyor. En yüksek IQ listelerine baktığımızda hem kadınları hem de erkekleri görebiliyoruz ancak satrançta durum biraz değişik. "İlk 100 satranç oyuncusu" listelerinde bâzan bir kadın oluyor, çoğunlukla da olmuyor. Rekor, aynı zamanda ilk ona da girmeyi, 2700 ELO'yu geçmeyi ve o günün dünya şampiyonunu (Garry Kasparov) turnuvada yenmeyi de başarmış Judit Polgar'a âit. Gel gelelim, şu anda (Ocak 2022) dünyada 1721 büyükusta var ve yalnızca 39'u kadın. Kadınlar arasında bir numarada bulunan Hou Yifan, 2658 ELO ile, ilk yüz listesine 83. sıradan girmiş durumda ve listede başka kadın yok. Bu tablo, ELO sisteminin uygulamaya konulduğu 1958 yılından bu yana pek değişmiyor.
Bu durumun nedenleri yıllar boyunca çok tartışıldı, ben de çok kez fikir beyân ettim. Bu tartışmayı ilk yaptığımda sanırım 15 yaşındaydım. Etrâfımda çok satranççı vardı ama erkeklere kafa tutacak düzeyde oynayabilen kadın bir tâneydi (WIM Nilüfer Çınar). O örneği de görmemiş olsam, muhtemelen böyle bir soru üstüne düşünmeyecektim bile. Fikirlerim zaman içinde ("büyüdükçe" de diyebiliriz) radikal şekilde değişti. Polgar Kardeşler satranç sahnesine çıktı, Judit koca Kasparov'u devirdi. Sonra, kuvvet derecesi benden hayli düşük bir kadına, turnuvada bir ay arayla iki kere yenildim ve bir daha yenilmemek için, kendimi üçüncü maça hazırlık yaparak gitmek zarûretinde hissettim ve teorik fikirlerim ne olursa olsun, pratikte bir kadını satrançta rakip olarak ciddiye almış oldum, bu arada yaş da 17'ye gelmişti. Zaman içinde bir kaç başka kuvvetli kadın satranççıyla da tanıştım ve kadınların pekâlâ gâyet iyi satranç oynayabilecekleri fikrine yavaş yavaş iknâ oldum. Bu soruyu da tâ o günlerden sormaya başladım. Öyle ya, mâdem kadınlar "satranç engelli" falan değildi, o zaman belki de yanıtları satranç dışında bir yerlerde aramak lâzımdı. Kadın ve erkek arasında bir fırsat eşitsizliği uçurumu vardı bir kere. Kadın ve erkek arasındaki genel eşitsizlik ortadan kalktıkça, bu satranca da yansıyacak ve kadınların satrançtaki yeri de giderek büyüyecekti. Büyük sayılar teorisi. Nitekim, Polgar isimli bir psikolog çıkmış ve "dâhî doğulmaz, dâhî olunur" tezini ispatlamak için satrancı seçmişti. Polgar'ın üç kızı oldu ve üçünü de bebekliklerinden itibâren satranççı olarak yetiştirdi. Bu kızların üçü de hakikaten çok kuvvetli satranççılar oldular. Demek ki olay sosyal çevreydi, fırsat eşitliğiydi. Kadınların en üst düzeyde usta olabilmeleri için, önce satranç oynamaya başlamaları gerekiyordu. Rating piramidine daha çok kadın girdikçe, başarılı kadın sayısı da oransal olarak artacaktı. Aradan geçen yıllarda gerçekten öyle de oldu. 30 yıl öncesine göre çok daha fazla sayıda kadın satranç oynuyor ve çok daha fazla kadın sayıda usta var. Yine de, dünya şampiyonluğu hedefleyen oyuncuların hiç biri, dünya üstündeki herhangi bir kadını "tehlikeli rakip" olarak görmüyor. Bu zaman aralığında bir şey daha öğrendim: "Hiç bir şeyin yalnızca bir nedeni yoktur."
Bu tartışmalar sırasında -kadın ya da erkek- pek çok kişinin kişisel görüşlerini öğrenme olanağım da oldu ama özellikle kadınların çoğunun "satrancın bir oyun olduğu ve bir oyun için bu kadar uğraşmaya değmeyeceği" yönünde fikir belirtmesi ilgimi çekti. Halbuki bana sorsan, evet satranç bir oyundur ama dünya içinde ikinci bir dünyadır aynı zamanda. Diğer yandan "bu kadar uğraşmaya değmez" bana göre bir açıklama olarak çok muğlak. Mutlaka değeceğini düşünen kadınlar da olmalıydı. 47 yaşıma doğru giderken, "yaş kemâle erdi" dedim, "bir de bu yaştaki kafamla düşüneyim." ve bu sefer işi sıkı tutmaya, lafla peynir gemisi yürütmemeye, vakit ayırıp, tâze veri toplayıp düzgün yorumlamaya uğraşmaya karar verdim ve mâcerâ başladı.
Böyle çok boyutlu bir konuyu araştırmaya başlarken atılan ilk adım çok önemli. Önyargısız başlarım. Sonra bir yazı okurum, etkilenirim ve o yazı hangi fikri savunuyor olursa olsun, başka fikirler gördüğüm zaman, ister-istemez etkilendiğim yazıdaki fikirlerle karşılaştırırım. İlk yazı daha tutarlı görünüyorsa, aslında ikinci yazıdaki fikir doğru olsa bile, ilk yazıyı kabul etme eğilimi gösterebilirim. Öyleyse önce tam olarak ne aradığımı bilmeliydim. Benim sorum aslında "kadınlar neden satranç oynayamaz?" değildi; oynayabildiklerini biliyordum, görüyordum ama iş turnuva satrancına gelince değişiyordu.
İlk olarak yukarıda bahsettiğim "büyük sayılar teorisi" üstüne gitmeyi ve buradan bir şeyler bulabilmeyi düşündüm. Bu noktada aklıma briç oyununa bakmak geldi çünkü briç oynayanlar arasında kadın oranının satranca göre daha yüksek olduğunu biliyordum. Daha işin başında, briçte de satrança benzer bir durum olduğunu gördüm: Erkek usta sayısı, kadın usta sayısının kat be kat üstündeydi. Bu noktada kadın briç ustalarının bu konudaki fikirlerini merâk ettim ve önce Paris Bermuda Bowl Open'ı kazanan ilk kadın olan Meltzer'le yapılmış bir röportajı okudum. Meğer briççiler de benim sorumu kendi aralarında tartışıp duruyorlarmış. Meltzer, briç ortamlarındaki cinsiyetçilikten yakındıktan sonra şunları söylüyordu:
"On ya da yirmi erkek usta başına bir kadın usta düştüğü hâlâ doğru. Nedenleri mi? Erkek çocukların yetiştirilme biçimleri, matematik ya da diğer soyut çalışmaları ele alış biçimleri, yaşamlarını sürdürme şekilleri. Kendi de dünya şampiyonu bir briç oyuncusu olan kocamın, tek bir şeye odaklanmasına izin verecek bir yaşamı var çünkü biliyor ki ben bütün ayrıntılarla ilgileneceğim. Benim yaşamım buna izin vermiyor. Kafamda bin türlü ayrıntıyı tutmak zorundayım. Tek işe, yâni brice odaklanmak açısından hârikâ bir durum değil. Üç oğlum var. Her gün birbirleriyle boğuşarak güzel vakit geçirmelerini izliyorum. Yine de, biyolojiyi denklemin tâmâmen dışında tutmak da istemiyorum."
Bunu okuduktan sonra, NYT'de, dünyanın önde gelen oyuncularından İngiliz Sandra Landy'nin "Kadın ve Briç" adlı denemesinden söz eden bir yazıya denk geldim: Landy "Kulüp oyununda, öğleden sonra yapılan etkinliklerde kadınlar sayı olarak erkeklere açık fark atıyor. Akşam etkinliklerinde de erkeklerden biraz daha fazlalar fakat ciddî yarışma bricini erkekler domine ediyor. Atlantik'in bu yakasında da durum benzer." diyordu.
Landy'ye göre erkeklerin oynadığı oyun, testosteron düzeyinden dolayı daha sert ve agresifti. "Kadınlar aynı anda birden fazla işi daha iyi yapabilir (multitasking) ve brice maksimum eforu veremezken, erkekler daha iyi konsantre oluyor. Görülüyor ki kadınlar daha dengeliler ve daha az takıntılı yaşamlar sürüyorlar. İnsanları görmek, evden, çocuklardan ve kariyerden uzakta, zihni uyarıcı biçimde zaman geçirmek için briç oynuyorlar."
Bu noktada da durumu gözden geçirme ihtiyâcı hissettim çünkü iş yine dönüp dolaşıp yalnızca lafa bağlanmış gibi geliyor ve bana elle tutulur yeni bir şey vaat etmiyor gibi duruyordu. Yine de, buradaki usta briççi kadınların söyledikleri de, çeşitli değişik ifâdelerle kadınlardan duyduğum "kadınlar bir oyun için bu kadar uğraşmazlar" fikriyle oldukça paraleldi. Demek ki:
1. Usta kadın ve erkek briççilerin oranı hâlâ kadınlar aleyhine düşüktü ama yine de kıyaslandığında kadınların durumu briçte, satrançtaki duruma göre kabaca 10-15 kat daha iyiydi. Demek ki büyük sayılar yasası bir şekilde çalışıyordu ama beklediğim şeyi görememiştim çünkü satranç oynayan erkek sayısı, kadınların onlarca katıyken, briç oynayan kadınlar erkeklerden fazlaydı; buna rağmen başarı oranı, teorik olarak beklenenin değil yakınından, uzağından bile geçemiyordu.
2. "Kadınların erkeklerden çok işi var." argümanı bir yere kadar kabul edilebilirdi ama 30 yaşını geçmiş kadınlarda çocuk sâhibi olma oranının günümüzde %50'nin altına düştüğü İngiltere'de, evli ve/ya çocuklu olmayan, zaman açısından uygun bir işte çalışan, erkeklerin sâhip olduğu varsayılan diğer avantajlara sâhip olan kadın briççiler de şüphesiz vardı. Bu argümanı, sonradan tekrar düşünmek üzere "kısmen doğru" kabul etmeye karar verdim ve devâm ettim.
3. Landy'nin arada söz ettiği testosteron faktörü ilginçti ama kullandığı üslup öznel olduğu için o anda fazla ciddiye almak eğiliminde de olmadım; bana şimdilik somut bir şey vaat etmiyordu.
Her şeyden önce, neden briç kadınlar arasında bu kadar popülerdi de satranç o kadar değildi? Meltzer ve Landy'nin anlattıklarından ve kendi bilgilerimden yola çıkarak:
- Briçte kartlar yere açıldıktan sonra 13 löve sayarsınız. Deklarasyona, kendi elinizdeki ve masadaki kartlara bakarak, kartların diğer yarısının nasıl dağılmış olduğunu mümkün olduğunca doğru kestirmeye çalışırsınız ve duruma uygun bir plan yaparsınız. Bu aşama ciddi bir zihinsel efor ister ancak plan yapıldıktan sonra, 13 löve boyunca bir ya da nâdiren en fazla iki kere daha durup biraz düşünmeniz gerekebilir ve bir board'un oynanması dakikalarla sınırlıdır. Üstelik, çok fazla oyun oynandığından, kaçırdığınız bir şey yüzünden düşük puan aldığınızda, daha sonra çok iyi oynayarak durumu kurtarma olanağınız pratikte hep vardır. Satrançtaysa, eş ciddiyet ve önemdeki turnuvalarda günde bir ya da iki oyun oynayabilirsiniz çünkü bir oyun genellikle saatlerce sürer ve bu uzun saatlerin sonunda yapacağız küçücük bir hata, oyunun başından beri çok iyi oynayarak elde ettiğiniz konumu, bir anda tutulamaz (savunulamaz) hâle getirebilir.
- Briç de satranç gibi bir "yediden 77'ye" oyunudur ama satrançta yüksek başarı elde edebilmek için kadın ya da erkek, çok erken yaşta başlamış olmak gerekir ve oyuncunun performans eğrisi, gençliğin geçmesine paralel olarak aşağı iner. Oysa satranççının kariyerinin inişe geçtiği kabul edilen yaşlarda brice başlayıp en üst düzeye kadar çıkmayı başaran oyuncu çok.
- Briç eşli bir oyundur. Başarıda da başarısızlıkta da ortaklık var. Bu durum oyunculara başarısızlığın tamâmını üstlenmeme ya da suçu ortağa atma şeklinde görülebilen türden bir kavga ederek, ya da aksine, birbirine iyi uyum sağlayarak ve çok eğlenerek sosyalleşme olanağı sağlayabilir. Buna bağlı olarak, hayat arkadaşlarının briçte de ortak olmaları az rastlanan şeylerden değil.
Bunların dışında satranç ve briç, insana verdikleri zihinsel haz açısından neredeyse kardeş gibi. Demek ki kadınların brice olan yoğun ilgisini -başka bir bakışla, satranca olan ilgisizliğini- anlayabilmek için bu farklara bakmak gerekiyordu. İkisi de zihin sporu ama kadınlar birini açık ara tercih ediyordu ve sahada erkekler kadar, belki erkeklerden fazla varlardı. Yâni iş kadınların zihin sporu sevmemesinde de olmamalıydı. Bu kısmı da buraya kadar cebe koyarak kesmeyi ve elde kalan "erkeklerde testosteron fazla" ile "kadınların erkeklerden daha çok işi var" argümanlarına da göz atmayı istedim. Testosterondan başladım. Bugüne kadar testosteronun satranç gücüne etkisi hakkında araştırmalar okumuştum ama kafamda iş dönüp-dolaşıp yine bir yerinden cinsiyetler arası fırsat eşitsizliğine bağlanıyor ve testosteronun etkisini ancak kısmen kabul ediyordum oysa bedene dışarıdan testosteron yüklemesi yapmak satrançta doping sayılıyor. Adamların bir bildiği olmalıydı ve daha ilk göz attığım araştırma kafamda bir ışık yaktı. Araştırma erkek ve kadınlarda testosteron düzeylerini karşılaştırmıyordu çünkü bu araştırmalar daha önce çok kez yapılmıştı. Burada satranç turnuvasında karşılaşılan rakiplerin ELO düzeyine göre oyuncuların salgıladıkları testosteron (T) düzeyi araştırılıyordu ve sonuçlar ilginçti: Oyuncular kendi düzeylerinin çok altında rakiplerle oynadıklarında, T düzeyi maç öncesi, maç ve maç sonrasında pek değişiklik göstermezken, rakiplerin ELO'su arttıkça, maç sırasında salgılanan T'de çok belirgin artışlar gözleniyordu. Diğer yandan, ortalama bir erkeğin, bir kadına göre on ilâ yirmi kat daha fazla T salgılayabildiği de biliniyordu.
Bu noktada asıl soruyu çok da doğru şekilde sormuş olmadığımı, daha doğrusu soruya bakış açımın dar olduğunu fark ettim zirâ biz geleneksel olarak kadınların, fiziksel spor dallarında erkeklerden daha düşük dereceler yapmasına ve bunu da erkeğin kas gücüne bağlamaya çok alışığız. Kas gücü elbette çok belirleyici ama belki de çok daha belirleyici olan şey: Kazanma isteği ve bunun için mücâdele etme azmi. Burada Landy'nin başlangıçta burun kıvırdığım sözlerine döndüm ve ("kadınlar daha dengeliler ve daha az takıntılı yaşamlar sürüyorlar.") bu ifâdede beni rahatsız eden ve olayı öznel hâle getiren sözcüğün "takıntı" olduğunu fark ettim. "Dünya şampiyonu olsa (kadınlar ve erkekler, herkes arasında) acabâ yine de 'kazanma azmi' yerine 'takıntı' demeyi tercih eder miydi?" diye düşündüm ama diğer yandan, dengeli bir yaşam sürebilmek için kafayı bir şeylere gereğinden fazla takmamak gerektiği de açıktı. Pekiyi, kadınlar neden dengeli bir yaşam sürmek isterken, erkekler mücâdeleye bu kadar hevesliydi? Evet, yine neredeyse "dünya gaz ve toz bulutuydu" kısmına kadar dönmek gerekiyordu.
Geleneksel kurama göre, avcı-toplayıcı devrinden beri erkekler avlanıyor, kadınlar diğer işleri yapıyordu. Konu buraya bağlanabiliyorsa, buradan bir takım çıkarımlar yapmak daha elverişli görünüyordu çünkü modele göre erkek avlanırken tek işe beynin tüm kaynaklarını birden ayırabilmek, çok yoğun bir şekilde konsantre olabilmek zorunda. Kadın ise pek çok işi aynı anda yapıyor. Ayağında bebek sallarken, bir yandan eliyle -örneğin- hasır örmekle kalmıyor, diğer yandan da, yine ayağında bebek sallarken kucağında yemek için malzeme ayıklayan başka bir kadına bir yemek târifi verebiliyor ve böylece beyni multitasking olarak gelişmiş Aslında burada "multitasking" ifâdesi de çok doğru değil. Daha çok, görevler arasında çok hızlı geçiş yapabilme yeteneğinden söz etmek gerekiyor.) ama bu da her göreve ancak belli bir miktar kaynak ayırabilmek anlamına geliyor. Bu kısmı kontrol ederken de yeni bir araştırmaya rastladım. Araştırmanın ortaya koyduğu yeni bulgular, eskiden kadının da ava katıldığı pek çok insan topluluğu olduğunu, hattâ bâzı topluluklarda da kadın bir dönem ava katılmazken, sonraki bir dönemde avlanmaya başladığı gösterilmiş ama orada da bir nokta dikkat çekiyordu: Kadın ava katılıyordu ama avladığı hayvanlar balık, geyik v.b. insana "kontur çıkaramayacak" (karşı tehlike oluşturamayacak) hayvanlardı; yırtıcı hayvan avlarında kadın yoktu. Kadının ava katılma durumu topluluk ve şartlara göre değişiyordu ancak kadının tehlikeye atılmıyor olması durumu sâbitti. Hele savaşmak ve gerekirse kendini fedâ etmek, hemen her yerde erkeğin işiydi. Demek ki erkek, fiziksel olarak daha güçlü olmanın ötesinde, daha "harcanabilir" ya da "yerine konabilir" görünüyordu zirâ bir erkeğe çocuk büyütmekle ilgili her şeyi öğretebilmek pekâlâ mümkündü ama o çocuğu hem doğurmak hem de emzirebilmek kadınların tekelindeydi ve sonuçta, soyun sürmesi kadın-yoğun bir emek işine dönüşüyordu. Buna bağlı olarak çocuklar yalnızca dillerini değil, yaşamlarında gerekecek pek çok şeyi kadınlardan öğreniyorlardı. Şifâlı otları, zehirli mantarları, yenebilecek şeyleri ayırt etmeyi, hasır örmeyi v.b. hep kadınlar biliyordu. Bu durum aynı zamanda bilginin ve kültürün aktarılması işini de kadınlara bırakıyordu. Yâni kadınlar yalnızca soyun değil, kültürün sürekliliği açısından da önemli bir entelektüel görev gördüklerinden tehlikeye atılmaları istenmiyordu ve işin bu kısmı aynı zamanda topluluklar açısından bir seçimdi. Bu toplulukların başlangıçta eşitlikçi bir yapıya sâhip olduklarını, bize çok doğal gelen "âile" kavramının bile bu topluluklarda biraz farklı oluştuğunu, zaman içinde topluluklar büyüdükçe hiyerarşik yapıya geçtiklerini Göbeklitepe, Karahantepe ve Arslantepe'de yapılan çalışmalar gösterdi. Bütün bunlara bakarak, buradaki erkek ve kadın arasındaki iş ve görev bölüşümünün hiyerarşik bir düzende değil, doğal, kendiliğinden ve kişiye zorla bir şey yaptırmayacak şekilde olduğunu söylemek zorlama olmayacaktı.
Sonra tarım devrimi oldu ve düzen değişti, topluluklar zaman içinde yerleşik yaşama geçmek durumunda kaldılar ve hiyerarşi başladı. Satranç bu devirde, tam da bir savaş simülasyonu, yâni erkeklerin yapmakta daha becerikli olduğu alanlara hitâp eden bir oyun olarak ortaya çıktı ve daha çok erkekler arasında oynandı. Kadınlar tarihte satrançta hiç mi yoktu? Bu soruya yanıt ararken, kendini "feminist" olarak tanımlayan yazar Marilyn Yalom'un nefis kitabı "Birth of the Chess Queen / A History" ile yollarımız kesişti. Yalom kitapta Halife Harun Reşit döneminde görülen ilk kayıttan bu yana (786-809) satranç târihinde kadının izini sürmüş ve kitabın ana konusu satranç taşı olarak vezirin (ferzin), Avrupa'da kraliçeye dönüşmesi süreci. Yalom bu süreci büyük ölçüde, kraliçe Isabella I gibi, döneminin güç sâhibi kadınlarının toplum üstünde bıraktığı etkilere bağlıyor ve oyunun vezir yerine kraliçe gelmiş hâlinin çok çabuk yayılmasının da matbaanın icâdı ile Yahudilerin İspanya'dan sürüldüklerinde, dünyanın dört yanına bu yeni kurallarla oynanan satrancı taşımış olmalarına bağlanabileceğini düşünüyordu. Averbakh da kendi satranç târihi kitabında bu iddiayı göz önünde tutuyor ama -çok ilginç ve özel figürleri olan bir satranç takımını da argüman olarak kullanarak- vezir/kraliçe dönüşümünün Bizans üstünden olduğuna kanaat getirdiğini söylüyordu. İşte bu dönüşüm, bana göre satranç oyununa tek gerçek kadın dokunuşu. Vezir hantal ve şimdiye göre daha az değerli sayılabilecek bir taşken, kraliçeye dönüştüğünde çok mâhir, çok hızlı ve şahtan (elbette artık "kraldan") sonra tahtadaki en değerli taş hâline gelmişti ve bu da aynı zamanda satranç oyununun önemli ölçüde hızlanmasına, eskiye göre çok daha çabuk bitmesine yol açmıştı. Nitekim kadınların o devirde de hiç bir zaman, saatler -hattâ belki de günler- boyunca oturup oyun oynayacak boş vakit lüksleri olmadığından, oyun da daha eskisine göre, kadınlar açısından daha fazla oynanabilir olmuştu ama oyunun erkeklere yönelik temel kurgusu değişmemişti. (Kadınların futbolu erkeklere göre daha az oranda sevmelerinin ardında yatan nedenlerden en büyüğünün oyunda skorun yavaş değişmesi olduğunu söyleyen bir teori de var; o başka zamâna kalsın.)
Pekiyi, erkeğin kadına göre bâzı alanlarda bilişsel kavrayış açısından daha iyi olduğunu da iddia etmiş olduk bu arada. Tam olarak neymiş bu alanlar?
İşte burası bence can alıcı: Diğer bütün ölçütlerde kadın/erkek karşılaştırmaları hep birbirinden farklı sonuçlar veriyor ve bu durum genel olarak deney ve kontrol grupları üyelerini belirlerken bireylere âit tüm parametreleri düzgün hesaplamanın mümkün olmaması şeklinde açıklanıyor. Örneğin hatırlama kapasitesi üstüne yapılan bir çalışmada kadınların skorları açık ara iyiyken, diğer bir çalışmada tam aksi bir sonuç bulunuyor ve ortalamada kadın ve erkek arasında farklılık olmadığı kabul ediliyor ancak bir alan var ki, istisnâsız her testte erkek kadından daha iyi: Uzamsal kavrayış.
Erkekler alan algısı verilerini işlemekte kadınlardan çok daha başarılılar ve üstelik bir de soru çözümlerine süre sınırı getirilirse, süre kısaldıkça kadın ve erkek arasındaki fark da açılıyor. Buradan "erkeğin kadınla zekâ olarak her alanda eşit ama uzamsal kavrayışta daha iyi olması nedeniyle toplamda kadından biraz daha iyi" olduğu gibi bir sonuca mı varıyoruz ya da varabilir miyiz? Belki varabiliriz ama önce bir şeyi daha kontrol etmemiz gerekiyor:
İnsana yakın diğer primat türlerinde bu durum nasıl acaba, onu da araştırmışlar mı? Evet, elbette araştırmışlar ve şempanzeler insanla bu alanda sâdece yarışmıyor, tur bindiriyor. Şempanzelerde de erkekler dişilere göre daha iyi ama ortalama dişi şempanze ortalama insan erkeğine yine tur bindiriyor. Bu durum elbette şempanzeyi "insandan daha zeki" olarak nitelendirmek için çok yetersiz. Maymunun insandan çok daha iyi yaptığı bir şeyi fazladan zekâ göstergesi olarak kabul edemiyoruz. Aksine, insan zekâsını ve dilini diğer hayvanlardan ayıran başlıca şeyin "o anda ve orada olmayan bir şeyi diğerine anlatabilmek" olduğu söyleniyor ve erkek ya da kız olsun, bu her insanın öncelikle kadınlardan öğrendiği bir özellik.
Sonuç olarak:
- Satranç pek çok disiplini birden içinde barındırıyor. Satrancı daha çok bir zekâ oyunu ve bir yanıyla da bir spor olarak görme yönündeki eğilimimizi biraz değiştirmemiz gerekiyor: Turnuva satrancı spora dâir unsurları sanıldığından fazla barındırıyor ve "beyin sporu" tanımından, "fiziksel güçten ziyâde ağırlıkla zekâ kullanmayı gerektiren bir spor" tanımına geçmek gerekiyor. Spor tanımının kendi gereği, erkeklerin gösterdikleri performansların daha yüksek olması böylece açıklanabiliyor.
- Erkeğin, maymunun yanında yaya kalan bir özelliğinden dolayı şişinmek gibi bir durumu yok. Yalnızca, oyunu erkekler yapmışlar ve kendilerine göre yapmışlar.
- Kadınlar satrançtan erkekler kadar anlayabilir ve iyi oynayabilir. Burada söz konusu soru yalnızca en üst düzey turnuva performanslarına yönelik. Yoksa, bizim etrâfımızda gördüğümüz turnuvalarda, özellikle daha yeni, satrancı küçük yaştan itibâren öğrenip çalışan kuşakta kadınların erkekleri yendiği çok görülüyor.
- Fırsat eşitsizliğinin performans farkında önemi var ama bu önem, genel kanıya göre de, benim önceden düşündüğüme göre de çok daha düşük.
- Kadınların, bu oyunu "külfeti nîmetinden çok", karşılığında elde edilebileceklere karşı götürüsü çok fazla görmelerinin nedeni, erkeklerin çingene pembesiyle fuşyayı ayırmak için uğraşmamalarının nedeniyle aynı olabilir: Biliyor ki istese yapabilir ama onun için öncelik değil. Beyinler farklı amaçlara yönelik olarak özelleşmiş ve farklı şekilde çalışıyor.
- Bricin satranca göre kadınlar tarafından kat be kat fazla oynanmasını açıklamak için de bir madde daha eklemek gerekiyor: Briçte de uzamsal algı gerekiyor ama satrançtaki kadar karışık ve belirleyici değil. Briç daha çok matematikle oynanıyor ve matematikte kadın ve erkek başarı oranları ortalamada neredeyse her yerde, hemen hemen eşit çıkıyor çünkü matematiğin günlük yaşamda çok pratik kullanım alanları var ve bu da kadınların matematiğe ilgisini en az erkekler kadar çekmek için yeterli oluyor. Hızlı da bir oyun olduğundan, oyuna satranca göre ayrılan daha az zaman karşılığında satrancın verdiğine çok benzer bir zihinsel zevk verdiği için, kadınlar için "nîmeti külfetine değer" hâl alıyor. Bunlara başı-sonu belli vakit boyunca iyi bir ortamda sosyalleşme artısı ve oyunun kişisel değil iki kişilik takım için olması da eklenince, kadınlar briçle hâliyle daha çok ilgileniyor.
- Satranç zeki insanların oynadığı değil, oynayanı zeki yapan bir oyun. Bu kadın-erkek herkes için geçerli. Üstelik bu durum pratikte kadınların avantajına işliyor çünkü en üst düzeyde çok başarılı olmamak gibi küçük bir eksiğin karşısında, kadınlar satrançtan edinebilecekleri problem çözme tekniklerini, bakış açısı geliştirme yöntemlerini ve başkalarını edindikten sonra işi tadında bırakıp ("takıntı yapmayıp") bu yeni edinimlerini yaşamın diğer alanlarına uygulama konusunda, "hayır, ben işi gücü bırakıp büyükusta olacağım!" deme eğilimindeki erkeklere göre çok daha başarılılar. Bu durum onları hem işle ilgili, hem sosyal, hem de özel yaşamlarında daha bilinçli kararlar alabilir kılıyor.
Can İnce / 31 Ocak 2022
Kaynakça:
"BRIDGE; Men and Women Play a Different Game"
"Hunting otherwise"
Victoria Reyes-García, Isabel Díaz-Reviriego, Romain Duda, Álvaro Fernández-Llamazares & Sandrine Gallois
Chimpanzees use advanced spatial cognition to plan least-cost routes
Samantha J. Green, Bryan J. Boruff, Cyril C. Grueter
"Emergence and characterization of sex differences in spatial ability: a meta-analysis". Child Development. 56 (6): 1479–98. doi:10.1111/j.1467-8624.1985.tb00213.x
Marcia C. Linn ve Anne C. Petersen
Challenging the Top Player: A Preliminary Study on Testosterone Response to An Official Chess Tournament
doi: 10.3390/ijerph17041204
Guillermo Mendoza , Manuel Jiménez, Jerónimo García-Romero, Jorge García-Bastida, Iván Rivilla, Margarita Carrillo de Albornoz-Gil, Francisco Javier Baron-Lopez, Javier Benítez-Porres, José Ramón Alvero-Cruz
Large divergence in testosterone concentrations between men and women: Frame of reference for elite athletes in sex-specific competition in sports, a narrative review
"Arslantepe, a settlement of more than 7,000 years in Turkey"
Against the Grain: A Deep History of the Earliest States
James C. Scott
Chess Bitch Women in the Ultimate Intellectual Sport
Jennifer Shahade
Birth of the Chess Queen A History
Marilyn Yalom
Queen’s move women and chess through the ages
Kruk Remke
A History of Chess from Chaturanga to the Present Day
Yuri Averbakh
Grooming, Gossip, and the Evolution of Language
Prof. Robin Dunbar


Bu yazı 3512 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARA
YUKARI